Göz Hastalıkları Uzman Dr. Serkan Güreser, çocukluk çağı görme engelliliği sebeplerinin dünyanın değişik bölgeleri arasında önemli ölçüde değişiklik gösterdiğini söyleyerek, “Türkiye’de çocukluk çağı körlüklerini etkileyen en önemli faktör, akraba evliliğidir. Akraba evlilikleri ve aile bireylerinde görme engeli bulunan kişiler dikkate alındığında kalıtsal körlük sebeplerinde akraba evliliği oranı yüzde 52 olup, iki çocuktan birisinde akraba evliliği neticesinde körlüğe rastlanmaktadır” dedi.- Advertisement -
Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Serkan Güreser, Türkiye’de görme kaybına ya da engeline maruz kalan bireylerin hayatını konforlu devam ettirmesi için ilgili derneklerin ve sivil toplum kuruluşlarının oldukça etkin rol aldığını söyledi. Sağlık Bakanlığı’nın ‘Az Gören Rehabilitasyon Merkezleri’nin bu konuda oldukça detaylı, özgün ve kaliteli hizmet verdiğini belirten Uzm. Dr. Güreser, “Az görenlerin özel eğitimleri açısından da Rehberlik Araştırma Merkezleri (RAM), Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı rehberlik, psikolojik danışmanlık ve özel eğitim konularında ailelere ücretsiz hizmet veren merkezleri olarak görev yapmaktadır. Diğer açıdan bakılırsa, her insan potansiyel bir görme engelli adayıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2017 verilerine göre, dünyada 253 milyon görme engelli insan yaşıyor. Bunların 217 milyonu orta ve ileri düzeyde görme bozukluklarına sahiptir” diye konuştu.
‘KÖRLÜK RİSKİ ALTINDAKİ NÜFUS BÜYÜYOR’
Uzm. Dr. Güreser, ameliyat edilmeyen katarakt hastalığının yüzde 35 ile kalıcı görme kaybına yol açan en önemli etken olarak kabul edildiğini ifade ederek, “Katarakt özellikle orta ve düşük gelir grubundaki ülkelerde hâlâ yaygın bir hastalık olarak biliniyor. Yaşa bağlı makuler dejenerasyon (sarı nokta hastalığı), şeker hastalığına bağlı göz ve retina hastalığı (diyabetik retinopati), göz tansiyonu (glokom) ve göz yüzeyi bozuklukları (korneal opasiteler) onu takip etmektedir. Bugün görme bozukluklarının yüzde 80’i önlenebiliyor veya tedavi edilebiliyor. Risk altındaki gruplar özellikle yaşlılar ve çocuklar olarak dikkat çekmektedir. DSÖ verileri, körlük ve görme kayıplarından muzdarip kişilerin yüzde 81’inin 50 yaş ve üzeri olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla yaş en önemli risk faktörü olarak öne çıkıyor. Dünya nüfusu giderek yaşlanırken görme bozukluları ve körlük riski altındaki nüfus büyüyor” dedi.
‘EN ÖNEMLİ FAKTÖR AKRABA EVLİLİĞİ’
Bir diğer risk grubunun ise, 15 yaş altı çocuklardan oluştuğunu kaydeden Uzm. Dr. Güreser, şunları söyledi:
“Dünyada 19 milyon çocuğun görme bozuklarından muzdarip olduğu tahmin ediliyor. Bunlardan 12 milyonu retina bozukluklarından kaynaklanan sebeplerle görme kaybı yaşarken 1,4 milyonu kalıcı körlükle mücadele ediyor. Çocukluk çağı görme engelliliğin sebepleri, dünyanın değişik bölgeleri arasında önemli ölçüde değişiklik gösterir. Ülkemizde çocukluk çağı körlüklerinin temel sebepleri retina hastalıkları ve prematüre retinopatisi, katarakt, optik atrofi olarak tespit edilmiştir. Ülkemizde çocukluk çağı körlük nedenleri gelişmiş ülkelerle benzer oranda gözün arka kısmındaki retinaya ait sebepler ön plandadır. Akraba evliliklerinin artması ve kader anlayışı, tabii ki erken tespit ve tedavi için sağlık hizmetlerinin geliştirilmesini gündeme getirmektedir. Türkiye’de çocukluk çağı körlüklerini etkileyen en önemli faktör akraba evliliğidir. Eğitim düzeyi düşük olanlarda akraba evliliğine daha fazla rastlanmaktadır. Akraba evlilikleri ve aile bireylerinde görme engeli bulunan kişiler dikkate alındığında kalıtsal körlük sebeplerinde akraba evliliği oranı yüzde 52 olup, iki çocuktan birisinde akraba evliliği neticesinde körlüğe rastlanmaktadır. Dolayısıyla, çocukluk çağı körlüklerinin azaltılmasında en önemli tedbir akraba evliliklerinin azaltılması, bir sonraki aşamada ise genetik danışmanlık olacaktır. Bunlar da ciddi görme kaybı olan yüzde 25’lik az gören gruba yardım açısından dikkate değerdir.”
‘COVİD-19 NEDENİYLE ETKİN BİR ŞEKİLDE TANITIM SAĞLANAMAMIŞTIR’
Dünyada körlük ve diğer görme bozukluklarının yaygınlığının 1985’li yıllardan itibaren azalmasının temel sebebinin sosyo-ekonomik gelişmeyle birlikte tedavi ve rehabilitasyon olanaklarına erişimin artması olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Güreser, “Diğer taraftan yaşam süresinin uzaması görme bozukluları ve körlük riski altındakiler giderek artışına neden olmaktadır. ‘The Lancet’ dergisinde yayımlanan bir araştırmada 2020’de 38,5 milyon olması beklenen görme engelli sayısının 2050’ye gelindiğinde 115 milyona ulaşabileceği kaydedildi. Bu yüzden 2020 yılı, görme farkındalığı yaratmak için ‘Vision 2020’ adıyla Dünya Sağlık Örgütü’nce farkındalık yılı ilan edilse de, Covid-19 salgını nedeniyle etkin bir şekilde tanıtım ve dikkat çekme imkanı sağlanamamıştır. Sonuç olarak bu hastalıkların büyük çoğunluğunun tedavisi mevcuttur. Bu yüzden önlenebilir körlük nedenleri açısından, şikâyetimiz olsun olmasın mutlaka her yıl göz kontrollerinin yaptırılması gerekmektedir. Gözümüz, dünyaya açılan penceremizdir. Kendi dünyamıza açılan iç pencerelerimizi diri ve sağlam tutarak, dışa açılan penceremiz gözümüzün de her daim değerini bilmeliyiz” dedi.