Resveratrol, üzüm (kırmızı, siyah, yeşil), berrygiller (yaban mersini, ahududu, böğürtlen vb.), kırmızı şarap ve yer fıstığı gibi birçok gıdada bulunan; kanserden koruyucu ve hücre gençleştirici etkilerinin yanı sıra kilo vermeyi destekleyici özelliklere de sahip. Resveratroli aslında bitkilerin ve tohumların kendilerini mantar, küf ve yaralanmalara karşı korumak için ürettikleri antioksidan polifenol türü doğal bir madde. Peki bu kabul nasıl bir gençlik iksirine dönüşüyor? Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’dan dinleyelim…
Resveratrol doğal antioksidan maddelerin en önemlilerinden biri. Sağlığa iyi geldiği özellikle damar gençliğini desteklediği uzun süredir biliniyor. Resveratrol iyi kolesterol HDL’yi artırıyor, kötü kolesterol LDL’nin damar duvarındaki olumsuz etkilerini azaltıyor. Muhtemelen kanı da biraz inceltiyor.
Bazı uzmanlar bu önemli antioksidanın binlerce yıldır aranan gençlik iksiri olabileceğini ileri sürüyor. Boston’da yaşayan ve Harvard Üniversitesinde araştırmalarını sürdüren bir grup bilim insanı yaklaşık 20 yıl kadar önce resveratrolün meyve sineklerinde yaşam süresini uzattığını gösteren bulgular elde ettiler. Aynı bulgular daha sonra solucanlarda da gözlendi. Bu çalışma grubundan bazı uzmanlar resveratrol üzerindeki çalışmalarını sürdürmeye devam ettiler.
Resveratrol en çok hangi besinlerde var?
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, resveratrolün doğada çok yaygın olan bir antioksidan polifenol olduğunu belirtiyor. En yoğun bulunduğu yer ise siyah üzümün kabuk kısmı. Bu madde muhtemelen siyah üzümün dış koşulları örneğin aşırı soğuğa, güneş ve sıcağa, mantar enfeksiyonlarına veya kanser yapıcı diğer faktörlere karşı ürettiği koruyucu bir madde. Resveratrolün üzüm çekirdeğinde üzüm asması kök ve sapında da bulunduğu biliniyor. Yüksek yaylalarda, doğal, organik koşullarda, güneşle, soğukla, virüs ve mantarlarla savaşarak büyüyen üzümlerin kabuk, yaprak ve gövdelerinde resveratrol daha çok oluyor.
Resveratrol kansere karşı da öneriliyor
Resveratrol sadece damar yaşlanmasını yavaşlatmıyor, aynı zamanda antiviral antimantar ve antikanser etkilerine de sahip. Kaliteli ve temiz bir üzüm suyu özü-şurubu ile kanser ile mücadelede de önemli avantajlar sağlanabiliyor. Bazı onkologlar kemoterapi, radyoterapi yaptıkları hastalara destek amacıyla üzüm suyu şurubu tavsiye ediyor. Saf üzüm suyu yanında kırmızı şarabın da resveratrolden zengin olduğu biliniyor.
Üzüm neleri başarıyor?
Prof. Dr. Müftüoğlu’na göre üzüm bir mucize. Bir doğal ilaç kombinasyonu. Bu nedenle de tarih boyunca hep en gözde meyvelerden biri sayılmış. Prof. Dr. Müftüoğlu “daha çok sağlık faydası için siyahını ve çekirdeklisini tercih edin” diyor.
Üzümün en güçlü 7 faydası
- Resveratrol gücü sayesinde DNA’yı yani genleri koruyor.
- OPC (Oligometrik proantosiyaninler) gücü ile antioksidan (paslanma önleyici) ve antienflamatuar (iltihaplanma önleyici) gibi çalışıyor.
- OPC gücü ile ürik asidi dengeliyor, belleği güçlü tutuyor.
- Beden sıvılarında pH değerini yükseltip asidozun gücünü azaltırken alkali gücü takviye ediyor.
- Kuvarsetin gücüyle de yaşlanma süreçlerini frenleyebiliyor. Kuvarsetinin kolesterol dengeleyici, pıhtı önleyici, kan basıncı azaltıcı gücü de neticede damar koruyucu ilaç gibi çalışıyor.
- Çekirdeğindeki piknogenol ile anti-iltihap ve antioksidan gücünü daha da pekiştiriyor.
- Kabuktaki resveratrol ciddi bir cilt koruyucusu ve gençleştiricisi.
Hücreleri gençleştiren gizli patron: AMPK (Adenozin Mono Fosfat ile aktive olan Protein Kinaz)
AMPK enzimi metabolik yolları koordine ederek hücrelerin enerji gereksinimini düzenleyen stratejik bir protein. Yaşamsal metabolik fonksiyonların ve fizyolojik süreçlerin çoğunu bu madde düzenliyor. Verimli çalıştığında obeziteden diyabete, kanserden iltihaplanmaya pek çok kronik hastalığı engelliyor, metabolik süreçlerin çoğunda hizli patron olan AMPK’nın aktive olması, hücresel enerji üretiminin ana merkezi olan MİTOKONDRİ’lerin şalterinin de indirilmesi anlamına geliyor. Mitokondriler, AMPK aktive olunca adeta “gaz pedalına basılmış birer yarış otomobili”ne dönüşüyor, inanılmaz bir hızla enerji üretmeye, yağ ve şeker yakmaya, otofaji süreçlerini aktive ederek hücrelerimizi gençleştirmeye ve kronik iltihapla savaşmaya başlıyorlar.
AMPK’yi aktive etmek için
- İyi uyumalı
- Düzenli ve bazen zorlayıcı ve dozu giderek yükseltilen egzersiz yapmalı
- Stres faktörlerini azaltmalı
- Akşam yemeklerini daha erken yemeli
- Daha az gıda tüketmeli, öğünleri iki öğüne indirmeli ve ara sıra tek öğün beslenmeli (aralıklı oruç)
- AMPK’yi aktive eden besinlerden yana zengin (akılcı) beslenmeli
AMPK’yı aktive eden besinler:
- Yeşil çaydaki kateşinler
- Zerdeçaldaki kurkuminler
- Soğan ve elmadaki kuversetin
- Tarçındaki sinnamamaldehid
- Sirke ve propolisteki kafeik asid
- Üzümdeki resveratrol
- Kakaodaki proantosiyanidinler
- Greyfurttaki nootkaton
- Kahvedeki klorojenik asid.
Prof. Dr. Müftüoğlu, tüm bu listeye aynı zamanda D3 ve K2 vitaminlerini de eklememiz gerektiğini belirtiyor.