Ana SayfaSeyahatGeçmişten günümüze Çeşme'nin görmeniz gereken tarihi yerleri

Geçmişten günümüze Çeşme’nin görmeniz gereken tarihi yerleri

- Advertisement -

POSTA Gazetesi ÇEŞME eki 4’üncü sayısıyla okurlarla buluştu. Gece gündüz etkinliklerinden ünlü isimlerin konserlerine, mekanlardan Çeşme’nin bilinmeyen yönlerine kadar farklı konularla yaz günlerine renk katan gazete; ‘tatilde ne yapmalı’, ‘Çeşme’de nereye gitmeli’, ‘nerede ne yenmeli’ gibi içeriklerle okuyucularının tatil rehberi de oluyor. Tüm bu renkli konuların yer aldığı ekin bugünkü sayısı ise Pakize Sükan’ın kaleme aldığı “Çeşme’nin tarihi yerleri” kapak konusuyla çıktı. Kapak konusunda şu ayrıntılar bulunuyor…

Ben Çeşmeliyim. Annemin ailesi mübadele döneminde Sakız Adası’ndan gelip Çeşme’ye yerleşmiş, annem de Çeşme’de doğup büyümüş. Dolayısıyla benim de çocukluğumun büyük bölümü Çeşme’deki dede evinde geçti. Meşhur Tatlıcı Arif Efendi’nin torunuyum. Çeşme’nin henüz turizme açılmadığı, herkesin birbirini tanıdığı, çocukların eski taş evlerin avlularında, Çeşme’nin daracık sokaklarında özgürce oynadığı yıllardı…

Plajları, beach clubları, otelleri, restoranlarıyla ülkenin ve dünyanın her yerinden turist çekmeye başlamadan çok önce Çeşme’nin en güzel zamanlarına şahit olarak büyüme şansı yakaladık. Kısacası Çeşme bizim için bir tatil beldesi olmaktan çok daha öte anlamlar taşıyor. Çeşme’yi bilen, doyasıya yaşayan bir aile olarak Çeşme bizim için bir sevda desek yanlış olmaz… 

Herkesin gelmek için can attığı bir tatil beldesi olsa da Çeşme bizim gönül bağıyla bağlı olduğumuz bir yer. Sizlere birkaç haftadır Çeşme’nin ünlü mekânlarını, lezzet duraklarını ve özel noktalarını anlatmaya çalıştım. Bu hafta ise bilinenin aksine sahip olduğu tarihi ve kültürel zenginliklerle dünyanın sayılı destinasyonlarından biri olan Çeşme’nin farklı bir yönünü sizlerle buluşturmak istedim. 

Çeşme’ye geldiğinde sadece kalabalık sokaklarda, ünlü mekânlarda dolaşmayı değil, kente adını veren tarihi çeşmelerinden su içmek, kervansarayında gezmek, kilisesini ziyaret etmek isteyenler için çocukluğumun Çeşme’sinde keşfe çıktım. Çeşme’ye geldiğinizde mutlaka görmek isteyeceğiniz tarihi yerleri sizin için ziyaret ettim. Haydi geçmişe doğru hep birlikte yolculuk edelim…

1-ALAÇATI YEL DEĞİRMENLERİ

Alaçatı demek yel değirmeni demek… Çeşme’nin gözbebeği Alaçatı dört mevsim boyunca esen rüzgarıyla meşhur. Rüzgarı böylesine kuvvetli olunca, bu rüzgardan yararlanmak şart olmuş. Zamanında buğday öğütmek için kullanılan, Alaçatı’nın en yüksek noktalarında konumlanan, en eskisi 1850 yıllarından kalma taş yel değirmenleri küçük bir tepenin üzerinde kurulmuş.

Bugünlere kadar ayakta kalmayı başarabilmiş yel değirmenleri, 150 yıllık köklü geçmişleriyle Alaçatı’nın simgesi haline gelmiş ve şimdilerde turizm amaçlı olarak yerli ve yabancı turistler tarafından ziyaret ediliyor. Birbirinden farklı dört adet yel değirmeni, ziyaretçileri adeta ‘hoş geldiniz’ der gibi selamlıyor. Belediyenin koruması altında restore edilen yel değirmenlerinin bir kısmı, restoran ve kafe olarak hizmet veriyor. Güzellikleriyle hemen göze çarpan bu taş yapılar ziyaretçilerin özellikle gün batımını izlemek ve fotoğraf çekmek için soluklandıkları, Alaçatı’yı kuşbakışı izledikleri eşsiz bir durak oluyor.

2-AYİOS HARALAMBOS KİLİSESİ

Adından da anlaşılacağı gibi Aziz Haralambos adına yaptırılan bir yapı. Çeşme’nin merkezinde bulunan bu yapı yıllarca harap durumda kaldıktan sonra Çeşme Belediyesi’nce restore edilerek bugünkü halini almış. Çeşme merkezinde ayakta kalmış tek kilise. Mübadele yıllarından önce Hristiyan ve Rum vatandaşlarının yaşadığı yerleşim yeri Çeşme’nin tarihi yerleri arasında ön plana çıkan Ayios Haralambos Kilisesi, 1832’de inşa edilerek günümüze kadar gelmiş ve o dönemde bölgenin en ünlü kilisesi olarak ön plana çıkmış. 18. yüzyılda inşa edilmiş olan bir başka kilisenin üzerine inşa edilmiş. Şimdilerde kültür merkezi olarak kullanılan yapıda her yıl 10 Şubat’ta özel izinle Ortodoks cemaatinin katılımıyla ayin düzenleniyor. Döneminin en önemli dini liderlerinden olan Aziz Haralambos’un doğumu anısına düzenlenen ayini Fener-Rum Patriği Bartholomeos yönetiyor.

3-ÇEŞME KALESİ

Çeşme Kalesi, Çeşme’nin en özel tarihi yapılarından ve kesinlikle görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.

Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolü altında bulunan Çeşme’nin, 1472’de ve 1501’de Venedikliler tarafından iki kez saldırıya uğraması sonucu, ileride gelebilecek olası saldırılara karşı inşa edilen kale, Osmanlı padişahı II. Bayezid döneminde, 1508’de inşa edilmiş. Kalenin denize en yakın ikiz kuleleri Sakız Adası’ndaki Ceneviz kalesinin kuzeybatı kulesi ile mimarî benzerlikler gösteriyor. Aslında bir sahil kalesi olan yapı, denizin doldurulmasından dolayı günümüzde iç kısımda yer alıyor. Aradan geçen yüzyıllara rağmen hala ilk günkü gibi sağlam ve göz alıcı güzelliğiyle kendine hayran bırakıyor. Dikdörtgen planlı inşa edilen kalenin üç cephesinde altı adet burç bulunuyor. Çeşme Uluslararası Müzik Festivali ve Çeşme Festivali gibi etkinliklere ev sahipliği de yapan kalenin içinde Çeşme Arkeoloji Müzesi de yer alıyor.

4-ÇEŞME ARKELOLOJİ MÜZESİ

1965 yılında İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi’nden getirilen silahların kalenin içinde sergilenmesiyle Çeşme Kalesi ilk silah müzesi olarak ziyarete açılmış, 1984 yılında yapılan düzenlemeyle de Çeşme Arkeoloji Müzesi olarak hizmet vermeye devam etmiş. Denizin etkisiyle oksitlenen silahlar buradan taşındıktan sonra onların yerine bölgenin önemli arkeolojik kazı alanlarında çıkarılan eserler sergilenmeye başlamış. Sergilenen eserler arasında, Çeşme’nin merkezindeki Tunç Çağı Bağlararası yerleşiminin eserleri ile Çeşme Erythrai Antik Kenti kazılarından gelen eserler yer alıyor.

En erken şarap üretim merkezlerinden biri olan Bağlararası kazılarında bulunan el yapımı çanak çömlekler, Erythrai Antik Kenti’nin heykelleri, figürinleri, sikkeleri bölgenin tarihi geçmişini ve zenginliklerini gösteriyor. Ayrıca 1770 yılında yapılan Osmanlı-Rus Deniz Savaşı’nı anlatan teşhir de dikkat çekiyor. Denizden çıkan amphraların sergilendiği hol, antik dönem deniz ticareti açısından görülmeye değer.

5-ERYTHRAİ ANTİK KENTİ

Ildırı köyünde yer alan Erythrai Antik Kenti, 1964-1982 yılları arasında çeşitli arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkarılmış önemli bir tarihi bölge. Erythrai kelimesinin Yunanca’da “kırmızı” anlamına gelen Erythros’tan türediği; buranın toprağının kırmızı renginden dolayı ise Erythrai’nin “kızıl kent” anlamında kullanıldığı düşünülüyor. Bir başka varsayıma göreyse kentin adı, ilk kurucusu Giritli Rhadamanthes’in oğlu Erythros’tan geliyor. Kentte ele geçen bulgular, bu yörede ilk Tunç Çağı’ndan bu yana yerleşimin olduğunu gösteriyor. M.Ö.1. yüzyılda depremler, savaşlar ve Romalı komutanların yağmaları yüzünden büyük yıkıma uğrayan bölge, 16’ncı yüzyıldan sonra Ilderen ve sonrasında Ildırı adlarıyla anılmaya başlıyor.

1964 yılından beri devam eden Ildırı (Erythrai) antik şehrinde yapılan kurtarma kazılardan elde edilen eserler Çeşme Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Pişmiş topraktan yapılmış olan tanrı ve tanrıça heykelleri, büstler, mermer heykeller, gümüş ve bronz sikkeler, altın varak, amphoralar gibi eserler ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor. Antik kentteki kazı ve araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılan askeri ve sivil yapılar bulundukları yerde sergileniyor ve ücretsiz ziyaret edilebiliyor.

6-KALEİÇİ HİSAR CAMİİ

Çeşme Kalesi içinde bulunan İç Kale Mescidi kalenin doğu surlarının içinde ikinci bir surun üzerinde yer alıyor. Çeşme Kalesi içinde yükselen cami, kaleyle birlikte yapılmış. Evliya Çelebi’nin yazdıklarına göre cami ilk yapıldığında altın alemlere sahipmiş. Venedik gemileri Çeşme’ye geldiklerinde boş buldukları kaleyi işgal edince alemleri de söküp götürmüşler, bunun üzerine Sakız Adası Muhafızı Ak Mehmet Paşa padişahın emriyle kaleyi tamir etmiş ve önemli bir onarımdan geçirttiği camiyi tekrar altın alemlerle süslemiş. Fakat ikinci kez takılan bu alemlerin tekrar ne zaman söküldüğü bilinmiyor. Büyük bir bölümü yıkılmadan korunarak günümüze kadar ulaşmış olan mescid, özgün görünümünü çoğunlukla korumuş halde ve aktif olarak işlevini sürdürüyor.

7-MARAŞ ÇEŞMESİ

Çeşme’nin tarihi çeşmelerinden biri olarak bilinir. 1824’te yaptırılmış kare planlı ve 4 cepheli bir yapıdır. 4 cephesinde de kitabe yer alan çeşme, Maraş Sokak’ta yer aldığı için Maraş Çeşmesi adını almış. Yapımında çoğunlukla kırmızı kumtaşı tercih edilen köşeleri, yuvarlatılmış kare planlı ve dört cepheli bu güzel çeşmeyi mutlaka ziyaret edin.

8- MEHMET KETHUDA ÇEŞMESİ

1738 yılında yaptırılmış Mehmet Kethuda Çeşmesi günümüze kadar sağlam bir şekilde gelebilmiş nadide eserlerden biri… Tek cepheli kesme taştan inşa edilen, restorasyon çalışmasıyla şebeke suyu bağlanarak yeniden aktif hale getirilen çeşme üzerinde ikinci bir kitabe bulunuyor. Bu kitabede çeşmenin 1929’da Kavaf Ahmet Rüştü Efendi’nin ruhuna hediye edilmek üzere tamir gördüğü yazıyor.

9-KERVANSARAY

1528’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan kervansaray Çeşme’ye ayrı bir özellik katıyor. Tarih boyunca, özellikle yabancı tüccarların konaklaması için kullanılan kervansaray günümüzde 30 odalı bir otel olarak hizmet veriyor. Kervansarayda ayrıca gece eğlence mekanları ve alışveriş merkezleri de bulunuyor. Çeşme Marina’nın tam karşısında bulunan kervansaray yat limanına yürüyüş mesafesinde yer alan konumuyla da Çeşme’nin benzersiz atmosferini misafirleriyle buluşturuyor. Aslına uygun restore edilmiş 1528 yapımı tarihli kervansarayda yer alan restoran, vazgeçilmez lezzetlerini konuklarına sunuyor.

Adım atıldığı anda nefes kesen güzelliği ile Kanuni Sultan Süleyman Kervansarayı’nın geçmişi yansıtan ambiyansını ihtişamlı bir şekilde buluşturan iç mekânın tasarımında kemerler ve sütunlarda Osmanlı saraylarının ihtişamı göz dolduruyor.

10-AHMETOĞLU HACI MEMİŞ AĞA ÇEŞMESİ (ÖMER AĞA):

Çeşme’nin ara sokaklarında karşınıza çıkan bu çeşme 1837’de inşa edilmiştir ve günümüze ulaşmış… Bu çeşmeyi yaptıran Ahmetoğlu Hacı Memiş Ağa veya bazı kaynaklarda Ömer Ağa olarak bilindiği için her iki isimle de anılıyor. Restorasyon sayesinde oldukça iyi durumda. Kare planlı ve iki cepheli olup, kitabesi de günümüze kadar ulaşmış durumda.

- Reklam -
Exit mobile version