2020 yılında 10 yaşındaki oğlunun ölümüyle yıkılan Ebru Şallıi YouTube kanalında bir video yayınlayarak içini döktü. Zaman zaman gözyaşlarına hakim olamayan Şallı, “Hiç kimse benden ölmemi beklemesin. Ben yaşadığım acıyı kendim biliyorum. Bunun hesabını kimseye vermek zorunda değilim” dedi.
Uzun yıllardır pilatesle uğraşan ve sonrasında kendi markasını çıkaran Ebru Şallı, bir de YouTube kanalı açarak içerik üretmeye başladı. 111 bin abonesinin olduğu YouTube kanalında günlük rutinlerini, tatilleri ve sağlıklı beslenme ile ilgili tüyolarından bahseden Şallı, son videosunda takipçilerine içini döktü. 2 yıl önce yaşadığı evlat acısından bahseden ünlü isim, kendisine yapılan haksızlıklara da değindi.
Karakter özelliklerinden bahsederken “Evlilikçi bir yönüm var” diyen Şallı, “Evlilik ve aile ortamı benim için önemli. O yüzden çok uzun süre hep evliydim, hala da evliyim. Güzel bir şey bence, olumsuz bir şey olduğunu düşünmüyorum. Çok az evli olmadığım bir süre var, o sürede de çok zorlandım. Gerçekten bunu itiraf ediyorum. Evli olmadığım birkaç yılda çok zorlandım. Kime merhaba desem adınız onunla çıkıyor. Bu ne kadar zor bir hayat. Erken yaşta evlendiğim için kendimi bir bakıma korumuşum. Sonra o boşanma sürecinde ‘ne oluyor ya’ dedim. İki tane çocuk doğurmak çok güzeldi. Ben anne olmayı çok sevdim. Anaç da bir yapım var. 17 yıl önce Bero doğdu. Aralarında 6,5 yıl var sonra Ponçiğim Pars doğdu. Sadece anne sütüyle besledim çocuklarımı. Bu çok mühim bence” şeklinde konuştu.
2020 yılında kanser nedeniyle 10 yaşındaki oğlu Pars’ı kaybetmenin acısını yaşayan Ebru Şallı, hastane sürecinde yaşadıklarını ve sonrasını da şu sözlerle anlattı: “Bir dönüm noktam da tabii ki Ponçiğim ile yaşadığım durum. O konuyla ilgili hem konuşmak istiyorum hem istemiyorum. Zor konuşması… Haksız yere eleştirildiğimi düşünüyorum. Ponçiğin durumu herkesin başına gelebilir. Allah hiç kimseye vermesin ama her anne babanın başına gelebilir. Bu bir dünya, yarın ne olacağımız belli değil. Bir hastalık. İlk başta inanmak istemiyorsunuz. Pars’ın hastalığı olduğunda ben hemen ignore ettim durumu. Olmasını istemedim her anne gibi… Göğüsledim durumu. İşin içine girip, Nasıl çözeriz? Ne yapalım? Sonra zaten çabuk iyileşiyor gibi bir durum oldu. Çok güzel cevaplar aldık hastalığın tanısı konulduktan sonra. Bunu kimseye anlatmadım. Çocuğa böyle bir anı kalsın istemedim. Çünkü iyileşecekti…”
“Bu durumu yaşayan tek kadın ben değilim. Tek anne ben değilim. Bunun şımarıklığını da yapmak istemiyorum. Ama insanların çok büyük konuştuğunu görüyorum. Çocukları olan insanlar nasıl korkmadan kötü yorum yapıp, kötü cümleler kullanabiliyorsunuz? Benim yaşadığım acıyı nasıl anlayabilirler? Anlama şansı var mı bir insanın? Yaşamadan anlayamaz ki! Empati yapabilir mi, bence yapamaz! 2,5 yıla yakın ben hastanede yaşadım. Orayı bir eğlence alanına çevirdim. Biz ilik nakline giderken ‘ilik hediyesi’, ‘ilik eğlencesi’ diye bir oyun çıkardım. İnanılmaz bir şeydi. Bütün aile sanki diş buğdayı gibi hediye aldı. Pars çok eğlendi. İnanılmaz şeyler yaşadık. Bunları yaşamış bir insan olarak yapılan yorumları çok korkusuz, acımasız buluyorum.”
“Şöyle bir şey bekleniyor, bunu hissediyorum ‘Ebru Ponçiğini kaybetti, artık o da ölür. Olması gereken bu.’ Bunu mu istiyorsunuz? Benim bir tane daha oğlum var, ailem var. Hiç mi aklınıza gelmiyor böyle şeyler. Elbette yorum yapabilirsiniz ama önce vicdanınızı düşünün. Ben Pars’ımın istediği gibi burada, karşınızdayım. Zaman zaman ağlıyorum. Ağlamak da insani bir duygu. Tanıdığım birisi ‘Ya Ebru harika, çok güzel çekimler yapıyorsun, seyahatlere gidiyorsun, çalışıyorsun, her şey çok güzel gidiyor, çok güzel görünüyorsun, daha da mı gençleştin sen?’ dedikten hemen sonra ‘Ama tabii senin iyi olma şansın yok ki… Ne yaparsan yap’ dedi. Kan dondurucu bir cümle. Kafa bu, mantalite bu…
“Hiç kimse benden ölmemi beklemesin. Ben yaşadığım acıyı kendim biliyorum. Bunun hesabını kimseye vermek zorunda değilim. Bunun hesabını bana kimse de soramaz. Bu benim acım. Ben yaşıyorum, nasıl yaşayacağıma kendim karar veririm. Biraz Allah’tan korkun. bir lokma vicdanınız olsun. Ponçik beni koruyor. Ben onunla sürekli iletişimdeyim. Birtakım şeyler de yaşıyorum zaten. Bu konuyla ilgili elinizi vicdanınıza koyarak yorum yapın, anne baba iseniz de biraz korkun.”